Sık Sorulan Sorular

"İşitsel Algı Yöntemi / Berard AIT,bir algı gelişimi  yöntemidir. Herhangi bir şekilde tıbbi ya da hastalık iyileştirici bir tutum taşımaz."

Uygulama nasıl yapılır?

Her gün yarım saatlik 1 dinleti  yaparak 20 günde; her gün en az 3 saat arayla yarım saatlik 2 dinleti  yaparak 10 günde tamamlayabilir. Her iki seçenek arasında alınan verim aynıdır. Uygulamanın etkinliği açısından 20 dinlemede süreklilik vardır.

Kaç yaşından itibaren uygulanır?
Üç yaş itibarıyla her yaşa uygulanabilir. Kulağında organik bir sorun olan ve metal tüp bulunan kişilere uygulanmaz.Öğrenciler,yetişkinler de bu sistemden faydalanır.

Evde yapılması gereken alıştırmalar var mı? 
Hayır, dinletiler ve her türlü uygulamalar danışmanlığımızda uygulanır ve ev ödevi tarzında çalışmalarımız yoktur.

Aldığım 20 dinleti sonrası hemen, örneğin konsantrasyonum düzeliyor ya da stresim azalıyor mu? 
Evet, öğrencilerimiz daha dinletiler bitmeden etkinin başladığını hissetmeye başlıyor. Bunlara, küçük değişimler denilebilir. Asıl değişim ve gelişim 6 aya yayılıyor. 6 ayın sonunda ulaşabileceği en yüksek seviyesini buluyor.

Sadece YGS-LYS ve TEOG öğrencilerine mi yararlı oluyor? 
Konsantrasyon-algı-motivasyon konularında zorluk çeken herkes yararlanabilir.YGS- LYS ve TEOG öğrencileri yaşamlarının dönüm noktasında oldukları için dikkatlerini toplamalarında ve sınav kaygısını yenmelerinde büyük yarar görmektedir. Yöntem genel anlamda bütün öğrencilerin akademik performansını yükseltir. Yelpazenin bir ucunda konsantrasyon düşünülürse konsantrasyonun düzelmesinden başlayarak motivasyon yükselmesi, kendine güven, iletişim, hafıza, kolay öğrenme, yaratıcılıkla devam ederek kişisel gelişim ile diğer ucunda son bulur. Dinletiler sonrası Hızlı Okuma, hafıza teknikleri ve motivasyon çalışmaları yapılır. Bu nedenle bu konularda yardım isteyen herkese yardımcı olur.

Yan etkileri var mı? 
Olumsuz hiç bir yan etkisi yok. Olumlu olarak birçok etkileri görülmektedir. Örneğin sadece konsantrasyonunu artırmak icin eğitim alan öğrenci konsantrasyonunu yükseltiği gibi sözel ve yazılı ifadesini de geliştirebilir, ayrıca resim yeteneğini keşfedebilir ya da şiir yazmaya başlayabilir. Dikkat dağınıklığı yüzünden gelen öğrenci dikkat dağınıklığını düzenlediği gibi iletişim becerisini ve sosyal kompetensini en üst düzeye taşıyabilir.

Algının uzun ve kısa yolu olması ne demek? 
Guy Berard ‘SAĞ KULAĞIN EĞİTİMDEKİ ÖNEMİNİ’ ilk gören kişi olarak yöntemini dünyaya tanıtmadan önce 10 yıl süreyle denemeler yapmış ve SAĞ KULAĞI EĞİTEREK sol zihnimize ulaşabileceğimizi 1960 yılında keşfetmiştir.

Sol zihnimizde matematik-mantık-dil-gramer (akademik zeka) merkezlerimizin olduğu düşünülürse, yorumun en hızlı ve kısa zamanda yapılması için sağ kulak ağırlıklı duymamız gerekmektedir. Çünkü sağ kulaktan aldığımız sesi doğrudan çapraz işlevle sol zihin işitme merkezimize yollarız ki bu da algılamanın işitme ile aynı anda olması demektir. Sol işitme merkezine en kısa yol kullanılması, algılamada zaman kaybı olmaması, öğrenmeyi çabuklaştırıp kolaylaştırır ki bu da konuları hemen kavradığı için çocuğa, dersleri zevkli hale getirir, çocuğun kendine olan güvenini geliştirir. Hepimizin bildiği ‘jetonun geç düşmesi’ bir fıkraya kişilerin farklı hızlılıkta gülmesi (kişinin zekasıyla ilgili olmayan bu durum) kişinin işitmedeki kısa ya da uzun yoldan hangisini kullandığını gösterir. 
Algının kısa yolunun kullanılması sözel (konuşmanın akıcılığı ve anlam bütünlüğü) ve yazılı ifadeyi (kompozisyon) geliştirdiğinden hızlı konuşma ve kekemelik hallerinde olumlu yönde ilerleme kaydedilmektedir.

Sol kulak ağırlıklı işitme ne gibi bir sonuç doğuruyor? 
Sol kulaktan işittiğimiz sesler sağ zihnimizdeki işitme merkezine ulaşır. Burada duygusallığımız, sanat, müzik gibi zekalarımız bulunduğundan konuşma dilinin kodunun çözülmesi için kelimelerin, sol zihnimize geri gönderilmesi gerekir ki bu da zaman kaybına neden olur. İşte salisenin çok küçük bir parçası olan bu kayıp, ilk cümlenin içinde bir kelimenin kodunun çözülmesi gecikince ardından gelen cümleleri kaçırtır ki bu da ‘konsantrasyon’ sorununu ortaya çıkarır.

Otizmli, hiperaktif veya disleksi sorunu olan kişilere eğitim veriyor musunuz? 
Berard Yöntemi bir tedavi yöntemi ya da bir terapi değildir. Eğer otizmli çocuğun konsantrasyonu bozuksa, tabii ki bu eğitimi alabilir ve konsantrasyonunu düzenler ki bu da çocuğu özel eğitimde daha alıcı bir konuma gelmesi demektir. Öğrenci, aşırı aktif otizmli bir çocuksa dinletilerden sonra aktifliği azalabildiği için eğitimde verim yükselir. Bu nedenle dinletilerden sonra özel eğitime özen gösterildiğinde, çocukta atılım görülmesi mümkündür ama bu iyileşmesi anlamında bir atılım olarak alınmamalıdır.

BERARD METODU NASIL ETKİ EDİYOR?

Berard Metodunun nasıl etki ettiğine ve etkiyi nasıl oluşturduğuna dair bazı araştırmacılar tarafından bugün ileri sürülen tezlere bakarsak kulak, burun ve boğaz doktoru Guy Berard Berard’ın daha 1960 yıllarında zaten bu düşünce ve tezleri kitabında açıkladığını görüyoruz. Bu konuda öngörülü olarak 1960’larda yaptığı klinik çalışmaları sırasında bugün üniversitelerde araştırılan ve bilimde kabul edilen hipotezini kurdu. HER TÜRLÜ BAŞARILARIMIZ ÇEVREMİZDEKİ SESLERİ ALGILAMAMIZA BAĞLIDIR!
ÇEVREYLE İLETİŞİMİMİZDE VE GÜNLÜK HAYATTA BAŞARILI OLMAMIZ DIŞARIDAN GELEN SESLERİ NASIL ALGILADIĞIMIZA BAĞLIDIR!
Aynı zamanda ÖĞRENMEDE SAĞ KULAĞIN ÖNEMİNİ anladı.

1967 de Doreen Kimura’nın sağ kulak üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda ulaştığı fikir de aynı olduğundan Berard’ı destekliyordu. REA (Right Ear Advantage=Sağ kulağın avantajı) SAĞ KULAK KONUŞMADAKİ ÇABUK ALGILAMAYI SAĞLADIĞINDAN ÖĞRENMEDE EN ÖNEMLİ UNSURDUR! Kimura Doreen (1967), “Functional Asymmetry of the Brain in Dichotic Listening,” Cortex, 3, 163-178/

Daha sonraları bu konudaki çalışmaları görüyoruz. 
Bunlardan bazıları:1989, Jensen och Johansen /"Unilateral sensorineural hearing loss in children and auditory performance with respect to right/left ear differences",Br J Audiol. 1989 Aug;23(3):207-13./ Açıklamalarında algıda sağ kulağını kullanma alışkanlığı olan çocukların, sol kulağını kullananlara göre okulda çok daha başarılı olduklarını yazmaktadır. Ayrıca sol kulak alışkanlıklı algıyı kullanan çocuklar konuşmaların ve çevreden duyulan seslerden rahatsız olup dikkatlerinin dağıldığını da yazmaktadır.

2004 yılında Sinninger & Cone-Wesson çok önemli bir görüş öne sürdüler: "Asymmetric cochlear processing mimics hemispheric specialization",Science. 2004 Sep 10;305(5690):1581/ 3000 bebek üzerinde işitsel testlerle yapılan araştırmada sağ kulağın özel görevinin konuşma dili olduğu idi. Sol kulak ise tonlar üzerineydi. Aynı zamanda bu özellik daha önceleri zannedilen beyinde oluşması yerine doğrudan kulakta oluştuğu özelliğiydi.
Kimuras’ın REA hakkındaki tezi, 5 yıl sonra projeye alındı ve doğrudan çocuklarla bilimsel olarak 3 proje olarak çalışıldı. Tommasi & Marzoli /"Side biases in humans (Homo sapiens): three ecological studies on hemispheric asymmetries",Naturwissenschaften, 2009; DOI: 10.1007/s00114-009-0571-4/.Bu araştırmada sağ kulaktan alınan verimin fazlalığı görülürken, sol zihne en kısa yoldan gitmenin yararının konuşma ve dil hızını artırması yanı sıra işitsel algıyı da hızlandırdığı için çocuklar ebeveyinlerin ilk söyleyişlerinde işitmeyi bilinçli dinlemeye döndürdüler.
Öğrenme güçlüğü ile işitsel algı arasındaki bağı Berard çok önceleri keşfetmişti. Daha bu yıl, 2013 Nina Kraus /"J. Hornickel, N. Kraus. Unstable Representation of Sound: A Biological Marker of Dyslexia",Journal of Neuroscience, 2013; 33 (8): 3500 DOI: 10.1523/JNEUROSCI.4205-12.2013/ Nina Kraus öğrenme ile zihnin seslerin şifresini çözmesi arasında bağ olduğunu yazmıştır.

Peki bu durumda ne yapılabilir? Berard daha 1960’larda işitsel algıya dayalı bir program geliştirdi.

Hayes EA, Warrier CM, Nicol TG, Zecker SG, Kraus N /Neural plasticity following auditory training in children with learning problems/ 2003 yılında ‘öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların işitsel algı eğitiminden sonraki nöronesnekliği’ projelerinden çıkan sonuca göre: Öğrenme güçlüğü olan çocukların işitsel eğitim amaçlı kullandıkları bilgisayar programları sonucuna göre bu çocuklarda fonemin (konuşma sesinin) nöron şifresindeki esnekliğin arttığını ve böylece olumsuz davranışların olumluya döndüğünü görmüşlerdir. 

Nadine Gaab 2007 yılında, okuma-yazma güçlüğü olan (disleksi) çocuklarla ve konuşma için gerekli olan hızlı algılamanın eksikliğinde bu durumun işitsel algıyla en iyi duruma getirilebileceğini ifade etti. ‘Sound Training Rewires Dyslexic Children's Brains 


Nina Kraus, 2013 yılındaki çalışmalarında zihnin şifre çözümünde aynı sonuca ulaştı. "J. Hornickel, N. Kraus. Unstable Representation of Sound: A Biological Marker of Dyslexia",Journal of Neuroscience, 2013; 33 (8): 3500 DOI: İşitsel Algı Eğitimi ile fonem de daha iyi bir konuma geliyordu. 10.1523/JNEUROSCI.4205-12.2013/ 

1960’lı yıllarda Berard keşfettiği ve kurduğu işitsel algı eğitiminin aynı zamanda etkin bir işitsel algı etkisi olabilmesi için gerekli olan bir noktayı: zihnin sürprizle karşılaşması olayını yani işitsel algı eğitimini alan kişinin bu sürpriz değişikliliği ile zihinde yeni yollar kurulması vasıtasıyla ebeveyinlerin üzerinde durduğu istenen davranışların ortaya çıkmasının üzerinde önemle durmuştur.

Josef Rauschecker 2012 yılında şunu gösterdi: motor hareketleri düzenleyen bölgeler (MR ile) yeni, ilk kez karşılaştığı müziği dinleyenlerde sürpriz etkisi ile büyük bir oranda etkilenmişti. Tanıdığı, bildiği müziği dinleyen kişilerde ise motor hareketlerde bir değişikliğe rastlanmamıştı.